Academia.eduAcademia.edu
HÜSN Ü AŞK MESNEVİSİNDE SPİRİTÜALİZM VE TASAVVUFİ ALEGORİLER Tayfur EVSEN GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ / TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ tayfurevsen1905@gmail.com ÖZET Hüsn ü Aşk, Divan edebiyatının son örneklerinden biri olan, güzellik ve güzelliğe yönelişin konu edindiği Nâbî’nin Hayr-âbâd isimli eserinin fazla övülmesinden rahatsızlık duyarak yazdığı bir mesnevidir. Tasavvufi bir eser oluşturmak isteyen Şeyh Galib, yazdığı bu eserle amacına ulaşmıştır. Ruhani yolculuk, kendini arama ve gerçek aşka ulaşma kurgusunu barındıran mesnevide, ilah aşk için çekilen çilelerden ve zorluklardan bahsedilmiştir. Bu yazının amacı, Şeyh Galib’in Hüsn ü Aşk adlı mesnevisini Spiritüalizm ve tasavvufi alegoriler bağlamında incelemektir. Nitel analizler ve eldeki bulgular kapsamında, eserde yoğun bir alegorinin hakim olduğu, eserde birçok Spiritüal ögenin bulunduğu saptanmış ve ögelerle sembollerin açıklaması yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Hüsn ü Aşk, Spiritüalizm, Alegori, Ruh, Şeyh Galib. SPİRİTÜALİZM Spiritüalizm, öte âlemcilik ya da tinselcilik anlamlarına gelen materyalist düşüncenin zıddı olan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Spiritüalizm, ilk görüşte akla dini bir kavram olarak görünse de aslında din, Spiritüalizmin daraltılmış bir koludur. Bu dinsel kolun içerisinde daha çok ölüm sonrası, öte âlem ve sonsuzluk gibi manevi, felsefi ve metafiziksel konular hakimdir. Dinsel bağlamda bakıldığı zaman, Tanrı’ya ulaşmadaki bir yol, bir araç olarak kabul edilebilir. Psikolojiye göre ise Spiritüalizm, insanın kendi benliğini ve varlığını keşfederek ufkunu ve düşünce alanlarını genişletmesidir. Bu kavram sadece din ile sınırlı olmamakla beraber dine karşı bir tutum da sergilemez. Çünkü din, insanların ruhani yolculuklar yapabileceği ve manevi duygularını yaşayabileceği bir olgudur. Bu olgu yaşanırken materyal düşünceye de tamamıyla sırt dönülmez ve dönülmesi de elzem değildir. Tabii ki bu durum Spiritüalizm ile ilgilidir. İslam’daki ruhani yolculuğun mahiyeti çok daha farklı olabilir. Hangi yaratıcıya inanıldığının, hangi dine mensup olunduğunun bir önemi yoktur. Önemli olan insanın kendi benliğinin ve yaşam amacının farkına varması, içindeki maneviyatı yakalamasıdır. İslam alimleri tarafından Spiritüalizme temkinli yaklaşılmaktadır. Çünkü onlara göre Spiritüalizm, insanın kendi iradesi ve kendi gücüyle yaptığı bir arayıştır. Ve bu arayış sadece insanın istemesiyle mevcuttur. Yani insan yapmak ister ve yapar. Oysa İslam’da her şeyin temel dayanağı olan Allah, güç veren, sadece istediği ve izin verdiği takdirde olaylar ile durumların yaşanmasını mümkün kılan mutlak yaratıcıdır. Bu anlamda insanın sadece kendi iradesiyle yapabileceği bir ruhani yolculuk kabul edilmemektedir. Dinlerin Spiritüal ritüellerine göz atalım. İslam: Dua, namaz, abdest, Hac görevi, oruç tutma, zekât. Hristiyanlık: Bedensel ve ruhsal ibadet, meditasyon, İncil’den bölümler anlatan dramalar. Budizm, Hinduizm, Taoizm, Jainizm: Esas olarak insanı güzelliğe, gerçekliğe, mutluluğa, empatiye yönelten manevi davranışlar, meditasyon, konsantrasyon, yoga… ALEGORİ Alegori, anlatılmak istenen bir olayın veya bir durumun daha iyi anlaşılmasını sağlamak için çeşitli kavramlarla o olay ve durumu göz önünde canlandırmaya dayanan bir sanattır. Alegori deyince aklımıza ilk olarak Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig adlı eseri akıllara gelmektedir. Bu eserde Adalet, Saadet, Devlet ve Akıl gibi sembollerle ideal bir devlet yönetimi şeklinin nasıl olacağı soyut kavramlarla anlatılmıştır. Hüsn ü Aşk’ta da yine alegori hakimdir. Anlatılmak istenen olay ve durumlar çeşitli sembollerle okuyucuya aktarılmıştır. HÜSN Ü AŞK İLE SPİRİTÜALİZM Esere genel itibarıyla bakıldığı zaman Spiritüalizmin izlerine sık sık rastlanır. Aşk’ın Hüsn için yaptığı ruhani yolculuk, yolculuk sırasında geçirdiği yıllar da bu kapsamda değerlendirilebilir. Esasen beşeri bir aşk için yola çıkılmış olsa da sonuç olarak ilahi aşka erişilmiştir. Bu ruhani yolculuğa çok sayıda alegori sığdırılmıştır. Spiritüal yoğunluğu anlamak için girilen arayışa ve bu arayıştaki alegorilere bir göz atalım. HÜSN Ü AŞK ALEGORİLERİ Hüsn: Güzellik. İyilik. Eksiksizlik. Cemal ile kemal anlamlarını taşıyan bir kelimedir. Bu hikâyedeki Hüsn, Hüsn-i Mutlak yani tek ve tartışılmaz güzelliğe sahip olan Allah’tır. Aşk’ın amacı, kendisinden ayrı sandığı Hüsn’ü (Allah) bulmaktır. ‘’Çünkü Aşk Hüsn'dü, Hüsn de Aşk'ın ta kendisi.’’ (Hüsn ü Aşk, s. 269) Aşk: Çok ziyade sevgi, şiddetli muhabbet, sevda ve candan sevme durumudur. Aşk, dervişi sembolize etmektedir. Derviş, çeşitli zorluklardan geçerek Allah’a yani Hüsn’e ulaşmayı amaçlar. Bu yolda birçok tuzak vardır ve Aşk, sevdiğine ulaşmak için bu tuzakları aşmak, aklını çelmeye çalışan şeylere karşı gelmek zorundadır. İradesinin sınırlarını zorlamalıdır. Benî Mahabbet: Diğer adıyla Sevgioğulları kabilesi, tarikatı sembolize eder. Hüsn’e ulaşmak isteyen Aşk, bu kabileden yardım ister. Fakat kendisiyle dalga geçilir. Çeşitli söylentiler arasında sıkışıp kalır. Kabile üyeleri, yani o tarikat erbapları, Aşk’a yapması gereken şeyleri, geçmesi gereken aşamaları anlatırlar. Hüsn’e ulaşmanın kolay olmadığını, bu yolda çile ve sıkıntılar çekmesi gerektiğini söyleyip uğurlarlar. Edeb Mektebi: Bu mektep elbette ki dergâh olarak karşımıza çıkar. Bu mektebe giden Aşık (derviş), Munlâ-yı Cünûn adlı hocadan ders alacaktır. Munlâ-yı Cünûn: Bu Hoca, Mürşid’dir. Munlâ-yı Cünûn, Aşk’a ders verecek ve onu Allah’a yönlendirecektir. Sühan: Söz, kelam anlamlarını taşır. Hikâye boyunca kılıktan kılığa giren ve Aşk’a sürekli yardım eden, Hüsn’ün kölesi olan kişidir. Sühan, sembol olarak Mürşid-i Kâmil’dir. Sühan gibi kâmil insanlar, meleklerin bir anda istedikleri yere gidebilme kuvvetini barındırırlar. Bu kuvvet, Allah tarafından kendilerine verilmiştir. Çeşitli suretlerde ve bir anda Aşk’ın karşısına çıkmasının sebebi de budur. İsmet: Hüsn’ün dadısı olan İsmet, ihlâs kavramının alegorisidir. İhlâs, İçten gelen sevgi ile doğruluk ve bağlılık anlamlarına gelir. İsmet, Hüsn’ün dadısıdır ve onu Aşk’tan vazgeçirmek için uğraşır. Fakat birbirlerine olan bağlılıklarını görünce onlar için aracı olur. Gayret: Güç ve gayret sarf etmek, bir işi başarmak için elinden geleni yapmak anlamlarına gelir. Neredeyse hikâyenin tamamına yakınında Aşk’ın yanında bulunan ve yolculuk boyunca kendisine yardım eden Gayret, sabır ve mücadele kavramlarının sembolize edilmiş hâlidir. Bu sembol, Hüsn’e kavuşulduğu zaman ortadan kaybolur. Kalb Ülkesi: Bu ülke, gönüldür. Aşk’ın bu ülkeye ulaşması gerekmektedir. Çekilen tüm çileler, tüm zorluklar Kalb Ülkesi’ne girebilmek içindir. Hûşrübâ: Akıl kapan, aklı baştan alan anlamlarına gelir. Nefsin sembolü olan Hûşrübâ, Aşk’ın aklını başından alıp kendisine esir eder. Onu Hüsn’e benzeten Aşk, nefsine köle olur ve nefis ülkesine götürülür. Ondan tek kurtuluş yolu, nefis sarayını yakmaktır. Sühan’ın verdiği akıl doğrultusunda hareket eden Aşk, nefis sarayını yakarak kurtulur. Hûşrübâ, sarayla birlikte yanıp kül olur. Cadı: Bir başka nefis sembolü de Cadı’dır. Güzel bir kılığa bürünür ve mal, mülkle Aşk’ı kendisine bağlamaya çalışır. Karşılığını almayınca Aşk’ı çarmıha gerer. Allah’ın ‘’Kün’’ emriyle ortaya çıkan Sühan, Aşk’a ‘’Hüsn’’ adını anmasını, bu ismi andığı takdirde cadıdan kurtulacağını söyler. Burada, Allah’ın varlığını hatırlamak sembolize edilmiştir. Kuyu: Aşk, Yusuf gibi kuyulara düşmüştür. Devlerin elinde esir olmuştur. Sonrasında ihtiyar Sühan onlar için belirir ve kuyuda bir ip olduğunu, ipe yapışıp Tanrı’nın en büyük adını (İsm-i Azâm) andığı takdirde kendisine hiçbir şeyin dokunamayacağını söyler. Ayrıca hikâyede gulyabani, harâbe-i gam, deryâ-yı âteş gibi çeşitli alegorik engeller bulunmaktadır. Mesnevideki diğer tasavvufi kavramlar da şu şekildedir: Âbıhayat: Hayat suyu anlamına gelir. Bu suyu içenin ölümsüz olacağına inanılır. Âbıhayvan: Âbıhayat’ın bir başka kullanımıdır. Âdem: Tasavvufta, tasavvuf yolcusunun kendisini kaplayan mânevî hâl sebebiyle kendinden geçmesidir. Adn: Cennette bir makam adıdır. Afsun (Efsun): Büyü, sihir, tılsım. (Büyücülük yapmak ve büyücülere uymak, İslam’da yasak ve günahtır.) Ağyar: Tasavvufta hakikate yabancı olanlar, vâkıf olmayanlar makamında kullanılır. Âh ile Mâh: Âh, kulun aşk ateşi ile inleyişidir. Ayrıca Allah’ın baş harfi ile son harfinin birleşiminden oluşması, tasavvufi olarak bu kavramı yüceltir. Mâh ise ‘’ay’’ anlamına gelir. Alî: Üstün, yüce, çok büyük anlamlarını karşılayan bir kelimedir. Ayrıca Hz. Ali’den de bu şekilde bahsedilmiştir. And: Allahü Teâlâ’nın ismini anarak söz verme, ahd. Anka ve Hûmâ Kuşları: Anka, Halk arasında, ismi olup, cismi bulunmayan mitolojik bir kuşa verilen isimdir. Mutasavvıflar bunu, vücutta belirtisi olmayan, yalnız zihinde suret bulan korkutucu hayal diye tarif ederler. Hûmâ, ise devlet kuşudur. Hikâyelerde, başına konduğu kişiyi padişah yapar. Ashâb: Hz. Peygamber'i görüp, İslam'a inanmış ve O'nu teyit etmiş, Müslüman olarak ölmüş kişilere denir. Azâb: Dünyada işlenen suç ve günahlara karşılık olarak ahirette çekilecek cezaya verilen addır. Azrâil: Ölüm meleğidir. Ölenlerin ruhlarını almakla görevlendirilmiştir. Bâtıl: Tasavvufi tabirle Hak’tan gayrı, adem olan yani dünyayla alakalı şeyler demektir. Bengisu: Âbıhayat’ın Türkçedeki karşılığıdır. Berehmen: Ateşperestlerin bilginleri ile puta tapan kimselerin papazları. Betûl: Hz. Muhammed’in kızı Hz. Fâtımâ'nın lakabı. Burhân: Reddedilemeyecek kuvvetli delil anlamına gelir. Kur’an’da da sıklıkla yer alan bir ifadedir. Câhiliyye Devri: Kelime olarak cahilliğe ait manasına gelir. Terim olarak İslamiyet’ten önceki putperest dönemi ifade eder. Can ve Cânân: Can; gönül, ruh gibi manalara gelir. Tarikat bahislerindeki yeri ise daha kapsamlıdır. Cânân, sevgili demektir. Ayrıca Rab, Allah, Allah'ın Kayyumiyet sıfatını da içerir. Hikâyede sevgili olarak ele alınmıştır. Cehennem: Kâfirlerin devamlı, günahkâr Müslümanların ise, günahları kadar ahirette azap görecekleri mekâna verilen isimdir. Cennet: Bahçe. Ahirette Müslümanların nimet ve mutluluk içerisinde sonsuz olarak yaşayacakları yer. Cennet Tûbâ’sı: Cennette bulunan ve kökü göklerde dalları aşağıda olan ağaç ismidir. Cibrîl: Dört büyük melekten biri, vahiy meleği olan Cebrail. Cin: Ateşin alev kısmından yaratılan, her şekle girebilen; evlenme, yeme-içme, çoğalmaları bulunan ve gözle görülmeyen varlıklar. Fârisî dilinde Cin’e ‘’peri’’ denir. Dâvûd: Kur'an-ı Kerim'de ismi geçer ve Benî İsrail Peygamberlerindendir. Hz. Süleyman'ın babasıdır. Ebed: Ebedîlik, sonu olmamak anlamlarına gelir. Ebû Hanîfe: Hanefî mezhebinin imamıdır. Elest: ‘’Rabbiniz değil miyim?’’ (Mealinde olan ayet-i kerimenin kısaltılmış işaretidir.) Erkân: Dört unsur. Eskilerce varlıkların esas unsurları olan ateş, hava, su ve toprak. Eyyûb: Hastalığına sabretmesiyle meşhur bir peygamber. Ezan: Namaza davet için edilen nida. Fahreddin: Dinin seçkin kişisine verilen isimdir. Fâtiha: Açış, başlangıç. Kur'an-ı Kerim'in ilk suresidir. Felek: Kader. Fetvâ: Şer’i bir meseleye dair verilen yahut yazılan hüküm. Feyiz Havuzu: Feyiz, bolluk, bereket, mânevî gıda anlamlarına gelen bir kavramdır. Hikâyedeki bu havuz, gayb aleminden gelen ve suları gümüşten olan bir kutsallık olarak tasvir edilir. Firavun: Eski Mısır krallarının lakabı; katı yürekli, inatçı ve zalim kişiler için kullanılan bir tabirdir. Firdevs: Cennet’in bir başka ismidir. Gaflet: Nefsin arzularına uyarak, Allah’ı, emir ve yasaklarını unutma hâlidir. Gam: Arapçada keder, üzüntü anlamındaki bir kelimedir. Sevenin, sevgilisinin uğrunda seve seve katlandığı zorluklar ve sıkıntıları niteler. Gayb: Göz önünde olmayan, bilinmeyen, gizli olan gibi manaları gelir. Allah’ın kuldan gizlediği her şey gaybdır. Gılman: Cennet'te hizmet gören delikanlılar. Haram: Helâl olmayan, Allah'ın izin vermediği, yasakladığı şeylere verilen genel bir addır. Hârût: Sihir belleten iki melekten birinin ismidir. Haset: Kıskançlık. Tasavvuf ehline göre, haset kendisine nimet verilen kişiden, o nimetin gitmesini arzu etmek demektir. Hatîb: Hutbe okuyan kişi. Hayâ: Utanmak manasına gelen bir kelimedir. Nefsin bir şeyden çekinmesi ve o konuda yerilmekten korkarak terk etmesidir. Hayber: Hicretin yedinci senesinde vuku bulan Hayber Gazası ile meşhur olan bir kasabadır. Helâk: Yok olmak. Hızır: Kur’an’da adı geçen mübarek bir zatın ismidir. Hitamuh'ul-misk: Onun mührü (sonu) misktir, mealinde Mutaffifîn Suresi'nin 26. ayetinden bir kısımdır. Onda Cennet nimetlerinden bahsedildiği gibi, bu kelâm tatbikatta sözün, sohbetin sonunu hoş ve güzel sözle bitirmeğe denilir. Hûri: Gözlerinin akı karasından çok olan, pek güzel ve güzellikleri tarif ve tavsif edilemeyecek derecede güzel olan Cennet kızları. İbâdet: Kulluk, kulluk vazifelerini İslamiyet’in bildirdiği şekilde yerine getirmek. Allah’ın emir ve yasaklarına uymak. İblîs: İnsanları Allah yolundan çıkarmağa çalışan şeytan. İbrâhim: Peygamberlerden İshak ve İsmail'in babasıdır. İhlâs: Her işi Allah için yapmak anlamına gelir. Ayrıca Kur’an’da da aynı isimde bir suresi bulunur ve hikâyede bu surenin adı da geçer. Îmân: İnanmak, dinin bütün hakikatlerini kabul edip gereğini yerine getirmek. İsâ: Dört büyük peygamberden, Hristiyanlık dininin peygamberidir. İsmaîl: Hz. İbrahim tarafından Allah’a kurban edilmesi istenen Peygamberdir. İsm-i A’zam: Tanrı'nın en büyük adı: Allah. İsrâfil: Kıyamette sûr borusunu üflemekle görevli büyük bir melektir. Kaarûn: Kur'an'da kendisinden çok zengin olarak söz edilen ve bütün mal varlığı bir anda yok olan kişi. Kabir: Mezar. Kâfir: Müslüman olmayan kişilere verilen ad. Gayrimüslim. Kaknus: Rüzgâr estikçe çok delikli gagasından nağmeler çıktığına ve sesinin verdiği şevk ile kendisini yaktığına inanılan çok iri bir masal kuşudur. Kalb: Tasavvuf yolundaki birinci mertebeye verilen isimdir. Kazâ ve Kader: Olacağı Allah tarafından bilinen ve takdir olunan şeylerin zamanı gelince yaratılması ve Allah'ın meydana gelecek hadiseleri olmadan önce bilmesi, takdir etmesi, planlamasıdır. Ken’an İli: Filistin. Hz. Yâkub'un memleketi. Kerbelâ: Hazreti Hüseyin’in şehit edildiği yer. Kevser Suyu: Cennette peygambere tahsis edilen bir ırmaktır. Kıyamet: Dünyanın yıkılıp harap olması. Her şeyin mahvolması. Dünyanın sonu ve mahşer meydanına bütün insanların dirilip toplanacağı zaman. Kimyâ: Tasavvufta, mevcut olana kanaat ve elde edilmesi mümkün olmayana ait arzu anlamına gelir. Kur’an: İslam dininin temel ilkelerini, Hz. Muhammed'e gönderilen tanrı buyruklarını içeren, Müslümanlığın temel kitabına verilen isimdir. Küfr: Gerçek dini, Müslümanlığı kabul etmeyip inkar etmek. Gerçeği örtmek. Kün Emri: Allah’ın yaratmayı dilediği şeylere "Ol!" emri. Lâhût: Allah tarafından, mânevî âlemden olan. Mâbûd: Kendisine ibadet edilen Allah. Mahşer: Kıyametten sonra insanların tekrar dirilip toplanmaları ve toplandıkları yer. Mansûr: Tanrı'nın yardımıyla zafer kazanan. Mâşuk: Aşık olunan, sevilen kişidir. Melek: Allahü Teâlâ’nın nurdan yarattığı, gözle görülmeyen masum varlıklara verilen isimdir. Melekût Âlemi: Gözle görülmeyen âlem, ruh ve mana âlemi. Meryem: İsa Peygamberin annesinin adıdır. Mesîh: Meshedilmiş, kutsanmış manalarına gelen ve Hz. İsa’ya takılan lakaplardan biridir. Mevlâ: Yaradan, Rab. Mi’râc: İslam inancında, Hz. Muhammed'in göğe yükselmesi hadisesi. Mihnet: Sıkıntı, acı, dert. Mihrap: Câmide cemaatle namaz kılarken imamın bulunduğu yerdir. Fakat hikâyede bir mekânın en şerefli ve en kıymetli yeri anlamında kullanılmıştır. Minber: Camide hatibin hutbe okumasına mahsus kürsü. Molla: Eskiden büyük âlimlere verilen isim. Mûcize: İnsanların benzerini yapmakta aciz kaldıkları olağanüstü iş. Mubah: İşlenmesinde sevap ve günah olmayan şey. Müftü: Dinî konularda fetva veren kişi. Mürîd: Allah'ın rızasına kavuşmayı isteyen, bir mürşidin talebesi. Nâsût Âlemi: İnsanlık alemi. Niyaz: Yalvarma, yakarma, dua. Nur: İlahi güç, yani yaradan tarafından gönderildiğine inanılan parlaklıktır. Pervâne ile Alev: Aşkın çeşitli hâllerini tasvir etmek için kullanılan bir imgelemedir. Put: Allah'tan başka tapılan her şey. Refref: Peygamberi Miraç’ta en yüksek makama götüren binek. Rıdvân: Cennet'in kapıcısı olan büyük melektir. Rûh: Can, nefes, canlılık. Rûh’ül-Kudüs: Cebrail’e verilen bir isim. Salât ü Selâm: Hz. Muhammed için yapılan dua ve niyaz. Seb’al-Mesânî: Övülen yedi ayet, Kur’an’da sena edilen ve namazlarda tekrar tekrar okunan yedi ayet anlamına gelir. Secde: Namaz kılarken alnın, avuç içinin, dizlerin ve ayak parmaklarının yere getirilmesiyle oluşan durumdur. Softa: Bir inanışa körü körüne bağlanan kimse. Sûr: Kıyamet gününde İsrafil'in üfleyeceği emir borusudur. Süleyman: Kur’an’da adı geçen peygamberlerden biridir. Sürahi: Üns makamı. Tasavvuf literatüründe çoğunlukla Allah’ın cemal tecellilerine mazhar olan sûfînin kalbinde bu ilâhî tecellileri müşahede etmesi ve Hak ile huzurda bulunma halini ifade etmek üzere kullanılır. Şarap: Tasavvufi olarak, Allah aşkına ulaşmanın bir sembolüdür. Şefâat: Günahların bağışlanması için, peygamberlerin ve Allah katında makbul kişilerin, Allah'ın izniyle aracılık yapması. Şeyh: Mürşîd-i kâmil; insanlara Allah’ın emir ve yasaklarını anlatan, dini, İslâm'ı yayan ve onların manen olgunlaşmalarını sağlayan rehber zât. Şiâr: Alâmet, sembol. Takvâ: Bütün günahlardan kendini korumak. Dinin yasak ettiğinden veya haram olduğunda şüphesi olan şeylerden çekinmek. Tebbet: Kur’an’da geçen bir suredir. Tesnîm: Cennet çeşmelerinden bir çeşmenin ismidir Tûfân: Nuh Peygamber zamanındaki büyük su baskını hâdisesi. Ümmet: Bir peygambere inanıp onun yolundan giden insanların hepsi. Bir peygamberin Hakka davet ettiği cemaat. Vahiy: Bir fikrin, bir hakikatin veya emrin Allah tarafından Peygambere bildirilmesi. Yâ Hû: ‘’Ya Allah’’ anlamına gelmektedir. Hû kelimesi Arapçada ‘’O’’ anlamına gelmektedir ve Sufi literatüründe Allah’ı kastetmek için kullanılır. Yâ Rab: Ey Rabbim. (Hitap) Ya’kub: Kur’an’da adı geçen bir Peygamber. Hz. Yusuf’un babası. Yûnus: Benî İsrail peygamberlerinden ve Kur'an-ı Kerim'de bahsi geçenlerdendir. Yûsuf: Hz. Ya’kub’un oğullarından en küçüğüdür. Kardeşleri tarafından kuyuya atılan peygamberdir. Zâhit: Borç olan ibadetlerden, aslî vazifelerden başka dünya süs ve makamlarından feragat eden kimse. Zebûn: Aciz kişi. Zebûr: Peygamber Hz. Davud’a vahiy ile gelen mukaddes kitabın adı. Zemzem: Kâbe yakınlarındaki mübarek su. Züleyha: Yahudi ve İslam geleneğinde Potifar'ın karısına verilen isimdir. Kur'an'da Mısır azizinin eşi olarak geçer. Zül-fekaar: İslâm peygamberi Muhammed'in damadı, amcasının oğlu ve Dört Büyük Halife'den biri olan Ali'nin çatal şeklinde iki başlı kılıcının adıdır. Zünnar: Müslüman olmayanların Müslüman olmadıklarını göstermek için Müslümanlar tarafından giyilmeleri gereken kıyafetin bir parçası olan ayırt edici bir kemer veya kuşaktır. SONUÇ Hüsn ü Aşk, Aşk’ın yani dervişin Allah’a ulaşmak için verdiği mücadeleleri, çektiği ve çekmesi gereken çileleri, tarikat usulünü vb. birçok olay ve durumu anlatan bir mesnevi olarak karşımıza çıkmaktadır. Görünüş olarak beşeri aşkın anlatıldığı bu mesnevide, genel itibarıyla ruhani yürüyüş, kendi benliğini arama ve ilahi aşk konu edinmiştir. Olayların anlatımında sembolik ve Spiritüal anlatım tarzı hakim olmuştur. Anlatılan olaylarda, geçmişteki birçok dini hadise anımsatılmıştır. (Yusuf’un kuyuya atılması, İsa’nın çarmıha gerilmesi vs.) Hüsn, Allah’a ulaşma, Aşk, derviş, Kalb Ülkesi de Aşk’ın ulaşmaya çalıştığı gönül olarak sembolize edilmiştir. KAYNAKÇA (2011). Ş. GALİB içinde, Hüsn ü Aşk (s. 269). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. BİNGÖL, U. (2013). Hüsn ü Aşk Mesnevisinde Şahıslar Dünyası. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 206-229. CEBECİOĞLU, E. Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü. DOĞAN, A. (2004). Hüsn ü Aşk'ta Sembolik Anlatım. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 87-98.