Academia.eduAcademia.edu
T.C ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI - GENEL KAMU HUKUKU TÜRKİYE’DE SİYASAL AYRIŞMANIN DÜŞÜNCE KAYNAKLARI Tanıl BORA 2009 KADINLARA MAHSUS GAZETE PAZARTESİ DERGİSİ: Türkiye siyasal yaşamındaki yeri, kadın kurtuluş hareketindeki önemi Eda Aslı Şeran 08911837(Öğr. No) edaseran@gmail.com 15.05.2009 GİRİŞ Türkiye’de siyasal yaşama feminist hareketin dâhil olduğu 1980’lerden günümüze doğru bakınca yayınlar, kampanyalar, eylemler, bilinç yükseltme grupları, kurumlar ve kurultaylarla örülü bir deneyim yelpazesi görmek mümkün. Bunlar içerisinde de kuşkusuz ilk akla gelebileceklerden biri feministlerin “popüler feminist yayın projesi” olarak hayata geçirdikleri ve ulusal dağıtım ağına giren ilk süreli yayını olan “Kadınlara Mahsus Gazete Pazartesi Dergisi”  Çalışmanın devamında Pazartesi olarak anılacak. dir. 2007 yılından beri yazılı ve elektronik basında yeni sayılarını göremediğimiz Pazartesi, gerisinde 12 yıllık tezlere ve kitaplara konu olmayı bekleyen bir yazılı tarih ve feminist birikim bırakmıştır. Türkiye’de feminist hareketin gelişim çizgisini analiz etmek isteyen bir araştırmacı için, Pazartesi, içinde yer alan makaleler, haberler, tartışmalarla es geçilemeyecek bir kaynak özelliğindedir. Bu çalışma, çalışmanın hacmi ve zamandaki darlık nedeniyle derginin çok genel bir değerlendirmesi olarak düşünülmüştür. Yayının feminist hareket içerisindeki konumlanışına, Türkiye’nin genel politik gündemine ilişkin kadın sözünün oluşturulmasındaki tutumuna ve derginin gündemini nelerin meşgul ettiğine bakılacaktır. Elde edilen veriler ışığında Pazartesi dergisinin Türkiye siyasal yaşamında ve Feminist hareket açısından yeri ve varsayılan önemi belirlenmeye çalışılacaktır. Çalışmaya Pazartesi hakkında genel bilgi verilerek başlanacak, kullanılan dil, biçem ve medya içerisindeki konumuna değinilecektir. Ardından Pazartesi’nin yayında kaldığı süre içersindeki Türkiye’nin siyasi gündemi, Pazartesi’nin duruşu ve oluşturduğu söz çerçevesinde değerlendirilecektir. Derginin yayında olduğu dönemlerde yoğun olarak yaşanan siyasal İslam, milliyetçi muhafazakârlık, Kemalizm, Kürt sorunu tartışmalarında feminist kadınların sözünün ne olduğuna bakılacaktır. Başörtüsü meselesi, 28 Şubat, güneydoğu’daki savaş, cezaevi operasyonları ile ilgili yapılan açıklamalar, Özgürlük ve Dayanışma Partisi ile derginin ilişkisi önemli görüldüğünden, onlara da değinilecektir. Son olarak derginin feminizm tartışmalarına katkısına, kadın politikasının Türkiye’deki inşasındaki yerine, özel alan politikasından bahsedilecektir. Çalışma yapılırken derginin %70’ine ulaşılabilmiş, sayılar genel olarak taranmış; manşetlere, yazı başlıklarında vurgulananlara bakılmış, önemli olduğu düşünülen yazılar okunmuştur. Derginin analizinde ikincil ana kaynak olarak Satı Atakul tarafından Ankara Üniversitesi Sosyal Bilgiler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Ana Bilim dalı bünyesinde 2002 yılında yazılan “Popüler Feminist Bir Yayın Denemesi: Kadınlara Mahsus Gazete” adlı tezinden yararlanılmış, ayrıca dergi yazarlarının dergi üzerine yazdığı yazılardan ve dergi hakkında çıkan haberlerden faydalanılmıştır. Ayşe Düzkan’la, Pazartesi üzerine yapılan görüşmeden de yararlanılmıştır. Dergi çok geniş ve bereketli bir kaynak olarak çok daha derin bir analizi hak etmekte, bu çalışma ise yalnızca bir başlangıç niteliğindedir. I. BÖLÜM: PAZARTESİ DERGİSİ Pazartesi, “popüler feminist yayın” çıkarmak amacıyla 1995 yılında kurulan Kadın Kültür ve İletişim Vakfı'nın yayın organıdır. 1995 Mart ayında çıkan deneme sayısıyla yayın hayatına başlayan dergi, 1980 sonrası Türkiye'deki kadın kurtuluş hareketi içerisinde yer almış bir grup kadının iki yıl süren tartışmaları(1993-1995) Atakul, Satı “Popüler Feminist Bir Yayın Deneyimi: Kadınlara Mahsus Gazete Pazartesi” Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara 2002 syf: 14, Mart 1995 pazartesi özel sayı, Düzkan Görüşme (2009); Uçan Süpürge İngilizce Özel Sayısı, Mart 2000 sonrasında çıkarılmış ve 12 yıl boyunca feminist kadın haberciliği yapma iddiasını sürdürmüştür. Pazartesi, 106 sayı boyunca aylık dergi olarak sürdürdüğü yayınını 2006 yılında iki aylık dosya seçkiler halinde sürdürmeye başlamış, güncel habercilik yapacağı alanı da web sitesi olarak belirlemiştir. http://www.pazartesidergisi.com/public/page.aspx?id=1 (en son erişim tarihi: 07.05.2009) Ancak 2007 yılının sonundan beri dergi web sitesi güncellenmediği gibi basılı olarak da varlığını sürdürmemektedir  Derginin internet sitesinde geçilen en son haber 31.07.2007’deki “Pazartesi’den DİN Dosyası” haberi olup, Ekim 2007’de gündeme gelen PKK’ye “sınır ötesi operasyon” ile ilgili bir de anket bulunmaktadır. Operasyon 1 Aralık 2007’de başlamış, ancak web sitesinde bununla ilgili bir haber yapılmamıştır. http://www.pazartesidergisi.com/public/home.aspx (en son erişim tarihi: 07.05.2009). Pazartesi dergisini üç ayrı dönem içerisinde incelemek mümkün, ancak bu çalışmada bu dönemlerin karakteristik özelliklerine incelikle değinilmeyecek sadece bir kronoloji yaratmak adına kullanılacaktır. Bunlardan birincisi tamamıyla “popüler feminist yayın” olarak adlandırabileceğimiz 1995-2000 arası. İkincisi ise bir grup kadının dergiden ayrıldığı Şubat 2000 sonrasından derginin yayına ara verdiği Mart 2002 arasındaki dönem. Üçüncüsü ise Kasım 2003’den tekrar yayına ara verdiği 2007 dönemi olarak düşünülebilir. Bu dönemlerin geçişinde gittikçe popülerden politikliğe evrilen bir süreç gördüğümüz gibi, derginin kapsayıcılığının kadınlardan, feminist kadınlara doğru daraldığını genel olarak söyleyebiliriz. Atakul, Satı A.g.e a) Hazırlık Dönemi ve Kuruluş Pazartesi, feminist hareket açısından 1980’deki kampanya ve hareketlilik döneminin yerine kurumsallaşmanın başladığı, kadın gruplarının ayrışarak içe kapandığı, grupların kendi tanımladıkları işleri kendi projeleri ile yaptığı, diğer bir deyimle “proje feminizmi”nin yaşandığı bir dönemde yayın hayatına başlamıştır. Savran, Gülnur (1998) Pazartesi Dergisi sayı: 36; Koçali, Filiz (2002) “Kadınlara Mahsus Gazete Pazartesi”, 90’larda Türkiye’de Feminizm içerisinde, İletişim Yayınları; Koçali, Filiz (2005) “Pazartesi Dergisi: 1995-2000 Dönemi”, Özgürlüğü Ararken: Kadın Hareketinde Mücadele Deneyimleri içerisinde, Amargi Yayınları Dergi bir tür “popüler feminist yayın projesi” olarak yola çıkmıştır. Bunun maddi altyapısını kurmak için Temmuz 1993’te Hülya Eralp aracılığıyla Türkçe ismi “Kadın Kışkırtma Vakfı”(Frauenanstiftung-FSA) olan, feminist kadınların kurduğu ve Yeşiller Partisi’nin desteğini alarak Almanya içinde ve dışında kadın projelerini destekleyen bir vakfa proje sunulmuştur. 1994 yılına kadar, projenin sunulması ile kabul edilmesine kadar olan süreçte, proje geliştirilmiş; yazışmalar yapılmış ve en sonunda 20 Aralık 1994’te proje kabul edilmiş, para aktarımı ise 1995 yılında başlamıştır. Pazartesi, Mart 1995, Özel Tanıtım Sayısı Mart ayında bir tanıtım sayısı çıkaran dergi, ilk sayısını Nisan 1995’de çıkarmıştır. 1997 yılına kadar sağlanan para yardımı 1997 yılında FSA’nın Heinrich Böll Vakfı’na dâhil edilmesiyle Heinrich Böll Vakfı tarafından devam ettirilmiştir. Vakfın desteği 2000 yılının sonunda önce yarıya azaltılmış ardındansa Eylül 2001’de tamamen kesilmiştir. Bunun üzerine, Amerika’da bulunan Global Fund for Women isimli feminist bir kuruluştan kaynak aktarımı yoluna gidilmiştir. Ancak kaynak yetersizliğinden ötürü Nisan 2002’den Kasım 2003’e kadar dergi yayın hayatına ara vermiş; Kasım 2003’ten 2006 yılına kadar aylık dergi olarak çıkabilmiş, 2006’dan itibaren iki aylık dosyalar olarak çıkmış ancak maddi desteğin kimden sağlandığı bilinmemekte. Gelecekte yeniden çıkma ihtimali var ancak çok yakın bir gelecekte değil. Ayşe Düzkan Görüşme (02.05.2009); Atakul, Satı A.g.e; Pazartesi, Mayıs 2000, Sayı 62; Ekim-Kasım 2001, Sayı 79 b) Konumlanış Dergiyi yayına başladığı günden yayına ara verdiği günümüze kadar bütün süreçlerinde muhalif basın içerisinde ve kadın kurtuluş hareketinin cisimleşmiş hali olarak değerlendirebiliriz. Dergiyi çıkarmak üzere bir araya gelen feministler, İstanbul’daki çeşitli feminist grup ve çevrelerde daha önce kampanyalar yürütmüş Dayağa Karşı Dayanışma, Cinsel Tacize Karşı Mor İğne Kampanyası, Kadınların çalışmalrını kocalarının iznine bağlayan eski MK md. 159’a karşı kampanya, Fahişelere tecavüzde indirim uygulayan eski TCK md. 438’e karşı kampanya (Pazartesi tanıtım sayısı, Mart 1995) , değişik mesleklerden gelen, feminizme de zaman zaman farklı açılardan bakan kadınlardır. Onları bir araya getiren şey ise feminizmin 90’lardaki dağınıklığını toparlamak ve durgunluğu yenmektir. Dergiyi çıkartan çekirdek kadroyu oluşturan kadınlar ilk feminist yayıncılık deneyimi olan Somut’ta, ilk feminist bağımsız dergiler olan Feminist ve Sosyalist Feminist Kaktüs Dergisi kolektiflerinde yer almış, Türkiye’de feminizmin popüler bir söylemde yaygınlaşmasında önemli yerleri olan Kadınca ve Kim dergilerinde çalışmış kadınlardır. Atakul, Satı, A.g.e syf: 15 1993 bir proje olarak Pazartesi gündeme geldiğinde projeyi birlikte geliştirmek adına yaklaşık 150 kadınla ilişkilenilmiş ancak zamanla bu sayı birlikte çalışabilecek 20-25 kişiye düşmüştür. Koçali, Filiz (2005) “Pazartesi Dergisi: 1995-2000 Dönemi”, Özgürlüğü Ararken: Kadın Hareketinde Mücadele Deneyimleri içerisinde, Amargi Yayınları Derginin fikir aşamasından itibaren ve yayın sürecinde kilit rol oynayan isimler olarak Ayşe Düzkan Ayşe Düzkan 1959 doğumlu, bir çocuk annesi, İngiliz Lisesi mezunu. ÖDP’nin ilk iki yılında Parti Meclisi üyeliği yapmıştır. Şu an Star Gazetesi Haftasonu ekinde çalışmaktadır., Gülnür Acar Savran Gülnur Acar Savran, 1951 doğumlu. Arnavutköy Amerikan Kız Koleji, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu. İngilter Sussex Üniversitesi’nde doktora yapmıştır. ÖDP’nin ilk iki yılında Merkez Yürütme Kurulu üyeliği yaptı. Sosyalist Feminist Kollektif’in kurucularından ve SFK’nın çıkardığı Feminist Politika dergisinde yazıyor. , Filiz Koçali Filiz Koçali, 1958 doğumlu, bir çocuk annesi. Marmara Üniversitesi basın yayın yüksek okulu mezunu. Kadınca ve Kim dergilerinde çalışmıştır. ÖDP’nin kuruluşundan sonra 5 yıl boyunca partide aktif olarak çalışma yürütmüş, İstanbul İl Yöneticiliği, parti meclisi üyeliği yapmıştır. ÖDP’den ayrıldıktan sonra partiden ayrılanlar birlikte Sosyalist Demokrasi partisini kurmuş, 2004 yılında SDP genel başkanlığına seçilmiştir., Nesrin Tura Nesrin Tura, 1962 doğumlu ve iki çocuk annesi. Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı’ndan mezundur. ÖDP’nin ilk birkaç yılında partide çalışmalar yürütmüş ancak sonra ilişkisini koparmıştır. sayılabilir. Derginin içinde yetişmiş önemli isimler ise Beyhan Demir Beyhan Demir, 2003’ten sonraki dönemde Pazartesi Dergisi’nde yayın yönetmenliği yapmıştır. ve Nevin Cerav Dergi ile birlikte gazeteciliğe başlayan Nevin Cerav Nisan 1999’da, 42. sayıdaki “Fatma Ülkü kendini neden astı” haberiyle Metin Göktepe Gazetecilik Jüri özel ödülünü kazanmıştır.’dır. Gülnur Acar Savran, Filiz Koçali ve Nesrin Tura 2000’de yaşanan ayrılıkta dergiden ayrılmışlar; dergi Ayşe Düzkan, Beyhan Demir ve Nevin Cerav ile birlikte daha az popüler bir çizgide devam etmiştir. Nevin Cerav’ı dergi ara verdiği Nisan 2002-Ekim 2003 dönemi başka bir işte çalışmak zorunda kaldığından ve orada devam ettiğinden 2003’ten sonraki süreçte dergi içerisinde görememekteyiz.  Dergiyi sadece bu isimlerle sınırlamak aslında büyük haksızlık, çünkü derginin 12 yıllık yayın hayatında emeği geçen yüzlerce kadın olmuştur ve bunların büyük birçoğu şu anda yaptığı kadın çalışmaları ve feminist incelemelerle Türkiye’de önemli bir bilgi birikimini temsil etmektedirler. Dergide uzun bir dönem kilit rol oynamış kadınlardan Ayşe Düzkan maddeci radikal feminist (kendi deyimiyle devrimci feminist) olarak, Gülnür Acar Savran, Filiz Koçali ve Nesrin Tura ise sosyalist feminist olarak Türkiye’de kadınların kurtuluşu mücadelesi içinde bilinen isimlerdir. Orta sınıf ailelere mensup, kentli, iyi eğitimli, iyi derecede yabancı dil bilen bu kadınlar sol muhalefet içerisinden feminist harekete katılmışlardır. Atakul, Satı, A.g.e syf: 64 Farklı feminist hareket temsilcisi kadınların bir araya gelerek popüler feminist bir yayın çıkarmalarındaki amaç kadın kurtuluş hareketinin, feminizmin yaygınlaşmasını sağlamaktır. Hedef kitle olarak bütün kadınlar değil; kentli, çalışan, çeşitli sınıflardan, kesimlerden, yaş ve konumlardan ama bir biçimde sokağa çıkabilmiş kadınlar belirlenmiştir. Atakul, Satı, A.g.e, syf: 51 Sistem dışı feminizm temsilcisi kadınlardan oluşan dergi çekirdek kadrosu her döneminde militarizmi, kapitalizmi, resmi ideolojiyi, dini, hayatta kadınlara verili bilgileri sorgulamışlardır. Sol akımlarla birlikte, var olan sistemin ezici, eşitliksiz, seçkinci oluşunu sorgulamış ancak solun Türkiye’deki yapılanmasına da eleştirel gözle bakmıştır. Dergi çekirdek kadrosundaki kadınların bir dönem Özgürlük ve Dayanışma Partisi ile organik ilişkileri olmuş olsa da dergi her zaman bağımsızlığını korumuş herhangi bir örgütün yayınına hiçbir dönem dönüşmemiştir. c) Dil/Biçem: Üslup 1980’li yıllardan günümüze çeşitli feminist yayın denemeleri  Somut dergisinde bir sayfalık feminist sayfa (1983), Feminist Dergisi (1987), Sosyalist Feminist Kaktüs Dergisi (1988), Kadınların Kurtuluşu (1988), Kadın Bülteni (1990), Yeter (1990-tek nüsha), Kadınların Kurtuluşu (1991), Ankara Bülteni (1992), Emekçi Kadınlar Bülteni (1992) Dolaşan Mavi Çorap (1993), Jibo Rizgariye Jinan (1993), Kadın Postası (1993), Minerva (1993), Eksik Etek (1994), Martı (1994), Cımbız (1994), Rosa (1996), Jujin (1997), Uçan Haber (1998) dergileri Satı Atakul(2002)’un Aslı Davaz Mardin’in “Hanımlar Alemi’nden Rosa’ya (1998)” eserinden aktardığı üzere. Amargi (2006), Feminisite (2006-web sitesi şeklinde), Feminist Politika (2009) da bu dergiler arasına eklenebilir. olsa da Pazartesi yayın hayatına başladığı günden beri popüler bir yayın olarak farklı bir yerde durmaktadır. Dergi, yayına başladığı dönemde Kadınca ve Kim gibi kadın sözünün üretildiği dergilere feminist bir alternatif olma iddiasıyla ortaya çıkmış, bu özelliği zamanla popülerden politiğe doğru evirilmiştir. Atakul, Satı A.g.e, syf: 36-40, 47-48 Derginin isminin Pazartesi olmasının nedeni 1993’te başlayan dergi toplantılarının iki yıl düzenli olarak Pazartesi günü yapılmış olması olarak ifade edilirken Atakul, Satı A.g.e syf: 56 “Kadınlara Mahsus Gazete” ibaresi ise İstanbul'da yaklaşık 1 Eylül 1895- 25 Haziran 1908 tarihleri arasında “Hanımlara Mahsus Gazete”  HANIMLARA MAHSUS GAZETE (19 Ağustos 1311–26 Cemaziyülevvel 1326): İmtiyaz sahibi İbnülhakkı Mehmet Tahir'dir. Müdireliğini ise Mehmet Tahir'in eşi Fatma Şadiye Hanım yapmıştır. Gazete 1. sayısından 150. sayısına kadar haftada iki kez, 150. sayıdan 612. sayıya kadar da haftalık olarak yayımlanmıştır. adıyla yayımlanan bir kadın gazetesinden esinlenerek konuluyor. Pazartesi, Nisan 1995 Sayı:1, Merhaba Yazısı Dergi yayına başlamadan önceki düşünsel hazırlık aşamasında yabancı ülkelerdeki uzun soluklu feminist yayınlardan etkilenmiş, ancak bu etkilenme bir altyapı çalışmasına dönüştürülerek dergiye aktarılmamış Atakul, Satı A.g.e syf: 46-47. Etkilenilen yayınlara örnek olarak İngiltere’de 1972’den 1984’e kadar yayınlanan Spare Rib http://en.wikipedia.org/wiki/Spare_Rib (en son erişim tarihi: 09.05.2009), Almanya’da 1977’den beri yayın hayatına devam eden Emma http://www.emma.de/startseite_emma.html (en son erişim tarihi: 09.05.2009), Amerika’da 1971’den bu yana çıkan Ms http://www.msmagazine.com/about.asp (en son erişim tarihi: 09.05.2009) dergileri verilebilir. Satı Atakul tezinde, Pazartesi için, biçim konusunda haftalık dergilerin (Nokta, Ekonomi Politik), gazete eklerinin (Cumhuriyet Bilim Teknik Eki), TV eklerinin (Oscar vb.), yabancı gazetelerin (The Sun) ve yukarıda adı geçen feminist dergilerin (Emma) örnek olarak incelendiğini aktarıyor. Atakul, Satı A.g.e syf: 52 Pazartesi 2002’ye kadar bir kısmı siyah beyaz, bir kısmı renkli, açıldığında tabloid bir gazete şeklinde ve aylık (79. sayı hariç) çıkıyor; ara verdikten sonra ise Kasım 2003’ün devamında dergi görünüşünü tamamen değiştiriyor. Gazete formatından dergi formatına geçiyor. Mizah, karikatür ilk dönemlerine oranla neredeyse hiç yok gibi. Bunun da derginin süreç içerisinde geçirdiği dönüşüme bağlamak mümkün. Yayının dili ilk döneminde çok çeşitli. İsyankâr bir politik dilin yanında şikayetçi, ağlamaklı bir dil kullanılabildiği gibi sivri, iğneleyici, dalga geçen, kavgacı bir dil de kullanılıyor. Özellikle kadına yönelik şiddet konusunda, sorunun can yakıcılığından kaynaklı adeta bir feryat gibi haberler manşetlere çıkıyor. İlk yıllarında, devamında azalarak, gündelik ve herkesin anlayabileceği, zaman zaman argoya da kaçabilen bir dil kullanılıyor. İlk yıllarda yer verilen okuyucu yorumlarına bakıldığında genel olarak sıcak, samimi bulunuyor. Derginin 2000 ve 2003’den sonraki dönemlerinde dilde bu kadar bir çeşitlilik göremiyoruz. Dile örnek olması açısından birkaç manşet örneği vermek gerekirse; Biz erkekleri götürmek istiyor muyuz? (1995, Sayı: 7), Evlilikte can güvenliği yok! Evlilik yasaklansın! (1995, Sayı:8), Şey’imize ne diyoruz? (1996, Sayı: 16), Öldürülüyoruz! Kadın Kıyımı Politik Cinayettir, Yasaklanan Örtü mü Kadınlar mı? (1997, Sayı: 22), Orgazm verilmez alınır (1997, Sayı: 30) Erkek şiddetine karşı savaş, savaşa karşı barış (1998, sayı:45), Medeni Kanun artık değişsin: ailede reis istemiyoruz! (1999, Sayı: 56) Ne patriarka, Ne küreselleşme: Kadınlar Yüzyılı istiyor (2000, sayı: 60) Baş düşman hala ayakta ama Medeni Kanun Değişti (2001, sayı: 80), 14 yaşındaki Rabia’nın çok gezdiği için burnunu kestiler: Burnunuzdan getireceğiz! (2005, Sayı: 102) Derginin içerisinde haber yapılan ve tartışılan konular şöyle sıralanabilir; annelik, seks, çalışan kadın, bedenin görünümü, kadın sağlığı, çocuk pornografisi, ev içi emek, ev eksenli emek, fanteziler, kürt kadınlar, IMF, küreselleşme, seks işçiliği, büyük/küçük meme, mizah, yeni çıkan kadın kitapları, kadın sanatçılar, gözaltında tecavüz, kadına yönelik fiziksel, psikolojik, kültürel şiddet, evlilik, boşanma, birlikte yaşama, klitoris, meslekler, gerilla kadınlar, lezbiyen kadınlar, cezaevindeki kadınlar, aldatma, çocuk bakımı, kadın tarihi, kampanyalar, aşk, anne olmak ya da olmamak, 1 Mayıslar, 8 Martlar, işçi kadınlar, kadın işçilerin grevleri, feminist kazanımlar, kadın filmleri, ilişkiler, Türk Ceza Kanunu, Medeni Kanun, zina, hayata dönüş operasyonu, açlık grevleri, Cumartesi anneleri, Cuma anneleri, barış anneleri, regl, başlık parası, töre cinayetleri, milliyetçilik, başörtüsü, kadın kotası, şişmanlık, Rahşan affı, evlenmeden çocuk sahibi olma, sinema, politik gündem, aile mahkemeleri, ağda, travestiler-transeksüeller, orgazm, yetişkin pornografisi, doğum kontrolü, kürtaj, savaş, işkence, kadın sığınakları, futbol, erotizm, diyet, ensest, güneydoğu’daki savaş, siyasal İslam, sol, kadın hakları, güzellik, müzik, insan ticareti, başörtüsü, Nato Zirvesi, vb. Dergi bu geniş yelpazade ve bunun ötesinde kadınları da ilgilendiren her konuyu gündemine taşımıştır. II. BÖLÜM: TÜRKİYE’NİN POLİTİK GÜNDEMİ VE PAZARTESİ Pazartesi yayında olduğu süre boyunca özel alan politikası üretmeye özellikle ağırlık vermiş, ancak kamusal alanda yaşanan gelişmelere de sessiz kalmamıştır. Türkiye’nin gündemi derginin yayın hayatı döneminde siyasal İslam, Kürt sorunu, yükselen milliyetçilik dalgaları, laiklik tartışmaları, değişen temel yasalar, F tipleri, ekonomik krizler, Avrupa Birliği ile çok yoğundur. Dünyada da küreselleşme tartışmaları, savaşlar ve yoksulluk gündemdedir. Pazartesi’deki kadınlar hem Türkiye’yi hem dünyayı yakından takip etmiş, gündemdeki konular hakkında feminist söz üretmeye çabalamışlardır. 1990’ların ikinci yarısının en önemli tartışmalarından biri olan siyasal İslam, 28 Şubat ve başörtüsü meselelerinde Kemalistlerle İslamcılar arasında kalmamış, bu konuları tartışmaya açarken kendi feminist duruşlarını belirgin bir şekilde ortaya koymuşlardır. Siyasal İslam’ın kadın yüzü olarak nitelenebilecek İslami feminizm ile ayrışma noktalarını net bir şekilde ifade etmiş, ancak gerekliliğine inandıkları konularda kadın dayanışması yürütmekten çekinmemişlerdir. Pazartesi, Eylül 1995’de altıncı sayılarında uzun yıllar Refah Partisi İstanbul Kadın Komisyonu Başkanlığı yapan Sibel Eraslan’la röportaj yapmış ve bunu kapak sayfalarından vermiştir. Yalnız hemen yanında Nesrin Tura’nın Pazartesi’yi temsilen bir yazısı vardır. Orada Pazartesi’nin İslamcı feminizme bakışını şu sözlerle tarif eder; “Bizim feminizmimiz aileyi, aile içinde kadın ve erkeğin farklı rollerini ve cinsiyetçi işbölümünü, üreme ve cinselliği yaşama biçimlerini, kısacası özel alanı sorgulamaya dayanıyor. Sokakta, iş yaşamında, politikada, yani kamusal alanda yaşadığımız cinsiyetçilikle, özel alanda yaşadıklarımızın bağlantılı olduğunu düşünüyoruz, bu iki alan arasındaki kopukluğu sorguluyoruz. Politik İslam hareketi içinde yaşadıkları deneyim sonucu cinsiyetçilikle yüz yüze gelen ve kamusal alanda erkek egemenliğini sorgulamaya başlayan kadınların önünün tam bu noktada tıkandığını görüyoruz. Politik İslam bir inanç, Tanrı ile Kul arasında bir mesele olmanın ötesinde bir toplumsal ve politik meseleye sahip: cinsel ve toplumsal rolleri yaratılıştan gelen farklara dayandıran ve Şeriat görüşü çerçevesinde hem özel hem kamusal alanı dini esaslara göre düzenlemeyi içeren bir toplumsal proje bu. Tam da bu nedenle biz politik İslam’ın kadınların kurtuluşu, özgürleşmesi projeleri açısından çok ciddi bir engel ve tehlike içerdiğini görüyoruz.” Siyasal İslam kadınlarını da yanına alarak yükselişe geçerken siyasal hayata askeri müdahalelerden biri sayılabilecek bir olay yaşanır: 28 Şubat. 1995 TC Milletvekili genel seçimlerini birinci parti olarak kazanan Refah Partisi (RP) ardından 27 Mart 1996 yerel seçimlerinde de büyük başarı göstermiştir. Genel seçimlerin ardından tek başına hükümet kuramayan RP bir süre hükümet bunalımlarının yaşanmasına neden olur. Sıkıntılı bir süreçten sonra 28 Haziran 1996’da Refahyol Hükümeti kurulur ve bu durum hararetli bir siyasal İslam, laiklik ve Kemalizm tartışması başlatır. 28 Şubat 1997’ ye gelindiğinde siyasal İslam’ın etkilerinin yoğunlaşması üzerine Milli Güvenlik Kurulu hükümeti istifaya zorlar. 21 Aralık 1995 Genel seçimlerini Refah Partisi birinci parti olarak kazanır ve önce ANAP ile koalisyon kurmaya çalışır ancak başaramayınca kısa süreli ANAP-DYP koalisyonu kurulur. Bu iki pati bir arada iş yapamayınca 28 Haziran 1996’da Refah Partisi ile Doğru Yol Partisi hükümet kurarlar ve 8 Temmuz 1996’da hükümet güven oyun alır. “Refahyol” olarak adlandırılan bu hükümet politik islamın bir tehdit oluşturduğu düşüncesiyle 28 Şubat 1997’de Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı kararları sonrası istifaya zorlanır. Yerine Mesut Yılmaz DSP ve Demokratik Türkiye Partisi ile CHP’nin de desteğini alarak ANASOL-D Hükümetini kurar. http://tr.wikipedia.org/wiki/1995_T%C3%BCrkiye_Cumhuriyeti_genel_se%C3%A7imleri (en son erişim tarihi: 07.06.2009) Kurulan Refahyol hükümeti ile Türkiye’nin gündemine siyasal İslam, laiklik ve Kemalizm tartışmaları otururunca 1997 yılında başlayan 28 Şubat süreci ile birlikte dergide bu ortama karşı politik söz söyleme kaygısını yükselir. Atakul, Satı, A.g.e syf: 108 Değişik kesimlerden kadınlarla yaşanan süreç tartışmaya açılır.  Farklı duruşları olan feministlerden Şirin Tekeli, Aynur İlyasoğlu, Aksu Bora ve İslamcı kanattan Ayşe Doğu. Filiz Koçali 28 Şubat sürecini “90’larda Türkiye’de Feminizm”(2002) seçkisinde şu sözlerle anlatıyor; “28 Şubat’tan çok önce başlayan 28 Şubat süreci, toplumun bütün kesimlerini olduğu gibi kadınları da böldü. 28 Şubat kabaca baş tehlike olarak politik İslam’ı işaret ediyor, ikinci tehlike olarak Kürt sorununu gösteriyor ve bu kesimlerle mücadelede sivillerin desteğini istiyordu. Pek çok kadın, feminist, 28 Şubat’a şu ya da bu şekilde destek verdi. 28 Şubat, Pazartesi açısından bölücü değil, aksine sağlamlaştırıcı bir gelişme oldu. Bugün dönüp baktığımda 28 Şubat’ı çok doğru değerlendirdiğimizi, en önemli başarılarımızdan birinin de bu olduğunu düşünüyorum. Politik İslam’la her aklı başında feministin mücadele etmesi gerektiğinin bilincinde olmakla birlikte, resmi ideolojinin, Kemalizm’in ve yasakçılığın tuzağına düşmedik. Politik İslam’la ideolojik olarak tartışırken kadınların başörtüleri nedeniyle dışlanmalarına, evlerine kapatılmak istenmelerine karşı çıktık. Kadınlara resmi nikahın, “çağdaşlığın” kurtuluş olarak gösterilmesini eleştirdik.” Koçali, Filiz (2002) “Kadınlara Mahsus Gazete Pazartesi”, 90’larda Türkiye’de Feminizm içinde, Derleyen: Bora, Aksu; Günal, Asena; İletişim Yayınları 28 Şubat süreci beraberinde başörtüsü meselesinin daha güçlü bir şekilde tartışılmasını getirir. Pazartesi başörtüsü meselesini ele alırken de bunun bazı kadınlar için kamusal alanda yer alabilmenin ön şartı olduğundan yola çıkarak devletin başörtüsünü kamu kurumlarında yasaklamasını kadınları kamusal alandan dışlaması olarak görüyor. Pazartesi’nin ürettiği feminist politika öncelikle kadınları kamusal alana çıkartarak kamusal-özel ayrımını kaldırmak istediğinden devletin bu uygulaması karşısında feminist eleştiriyi saklı tutarak başörtüsü hakkını savunuyorlar. 1998’in Ekim sayısında başörtüsü meselesi “Türban Yasağına Hayır” başlığı ile kapak tartışması yapılmış, durum derginin tutumu açısından şu sözlerle özetlenmiştir: “Kadınların cinselliklerini bastırmak, bedenlerini yalnızca ait oldukları erkeğe göstermek, başka erkeklerin nefsini uyandırmamak üzere örtünmeleri emrediliyor. Bu da kadın ve erkeğin yaradılıştan farklı oldukları ve rollerinin sabit olduğu inancının sonucu. Erkekler nefsinden sorumlu değildir; erkeğin nefsini uyandırmamak kadının sorumluluğudur. ‘Bedenimiz bizimdir diyorsak’ böyle bir görüşle en ufak bir ortak noktamız olmayacağı açık. Örtünmeyi böyle tanımladığımıza göre, örtünmeye karşı olduğumuz da açık. Ama örtünme ve örtünmeme hakkı ayrı bir konu.” Pazartesi, Ekim 1998, Sayı 43 Aynı dönemde bu tartışmaların beraberinde Türkiye’de Kürt Sorunu da bir hayli gündem kaplayan meselelerden bir tanesidir. Pazartesi, Kürt sorunu güneydoğu’daki savaş üzerinden gündemlerine taşır. Dergi yayında kaldığı süre boyunca Türk ordusu ve Kürt gerillaları arasında güneydoğuda yaşanan savaş zaman zaman ateşkesler olsa da sürmüştür. Dergi her döneminde Kürt ve Türk kadınlarının savaş karşısında içinde düştükleri zor durumu ve savaşın kadınları erkeklerden daha farklı bir şekilde nasıl etkilediğini göstermeye çalışır. Pazartesi Kürt Sorunu’nun çözümünde barışçıl yöntemler uygulanması gerektiğini dile getirir ve Kürtleri dışlayıcı bir politika izlemez. Kürt kadınları ile dayanışma kurmak için ve kadınların savaş karşısındaki mağduriyetlerini görünür kılmak için haberler yapar. Kürt meselesi ile ilgili ilk temas 1995’de, derginin hemen ilk yılında Diyarbakır’da demokrasi “Demokrasi Kurultayı” ile olur. Buraya dergiyi temsilen Ayşe Düzkan, Filiz Koçali ve Handan Koç giderler. Ayşe Düzkan Kurultay’da yaptığı konuşmada kadınlar ve Kürtler arasında bir benzerlik kurar. Ayşe Düzkan bunu şu sözlerle ifade eder; “Kadınların mücadelesiyle Kürt halkının mücadelesi çok farklı yöntemlerle çok farklı mecralarda gelişti. Ancak Kürtlerin kaderiyle, kadınların kaderi arasında ilk bakışta göze çarpmayan büyük bir benzerlik olduğunu düşünüyorum. Çünkü kadınların maruz kaldığı baskı da, Kürtlerin maruz kaldığı baskı da uzun yıllar yeterince dillendirilmedi: bu iki kesimin özgül mücadelesinin gerekliliği göz ardı edilerek, geniş bir toplumsal projenin muğlak sonuçlarına bırakıldı.” Pazartesi, Ocak 1996, Sayı 8 (10) Güneydoğu Anadolu bölgesinde GAP idaresi Başkanlığı tarafından açılan Çok Amaçlı Toplum Merkezleri (ÇATOM) hakkında Ayşe Düzkan tarafından yapılan haberlerde Pazartesi, Nisan 1998, Sayı 37 devletin asimilasyon politikaları eleştirilir. Bu haberler ve Kürt kadınlarının uğradığı baskı kadınlar arasında tartışmaya açılır. Derginin genel politik tutumu kadına yönelik şiddeti deşifre etmek, kadınların savaş konusundaki mağduriyetlerini dile getirmek olduğundan OHAL bölgesindeki Türk askerlerinin ve bölgedeki korucuların kadınlara tecavüzleri, gözaltında yaşanan taciz ve tecavüzler sıklıkla haber yapılır Bunlardan en bilineni TC’nin AİHM’den ceza alması ile sonuçlanan Şükran Aydın davası.. Kadınları yaşadıkları yerlerden kopararak zorunlu göç politikaları ile bilmedikleri yerlerde yaşamaya zorlayan hükümet politikalarını, kadınları dillerini ve çevresini bilmedikleri yerlerde daha çok evin içine hapsedecek olduğundan eleştiriliyorlar. Savaşın kadınları özgül olarak etkilediği, Türk ve Kürt kadınlarının savaşta kaybettiği veya sakat kalan eş veya çocuklarının kadınları birinci dereceden mağdur etmesi üzerinde çok duruluyor. Pazartesi, Mayıs 1996, Sayı 14; Temmuz 1999, Sayı 53 Dergi her döneminde Kürt kadınların durumuna ve Kürt meselesine yer veriyor. Derginin 2003 yılından sonraki döneminde sayfalarından birini Kürtçe yayınlaması da Kürtlerin dili ve kültürü ile varlığını dışlayıcı uygulamaların aksine, Pazartesi’nin kapsayıcı ve dayanışmacı oluşunun bir göstergesi. Kürt sorununa karşı eş zamanlı olarak Türk milliyetçiliğin yükseldiği dönemlerde milliyetçiliğin kadınlara yönelik ezici bir tehlike olduğunun altını çizer. Milliyetçiliğin yarattığı toplumsal cinsiyet modelinde kadınların “ana” olarak ve bir milletin ayırt edici unsurlarının “taşıyıcısı” olarak değer görüşü Pazartesi’nin feminist politikasındaki reddettiği kadınların erkeklere bağımlılığını arttırıcı ve belirlenen nesne konumlarını desteklediği için dışlanacak bir unsurdur Pazartesi, Aralık 1995, Sayı 9. 18 Nisan 1999 TC Milletvekili genel seçimlerinde MHP’nin 17.98 oy oranı ve 129 milletvekili ile parlamentoya girerek 1999 TC Milletvekili genel seçimleri http://tr.wikipedia.org/wiki/1999_T%C3%BCrkiye_Cumhuriyeti_Milletvekili_Genel_Se%C3%A7imleri (en son erişim tarihi: 06.05.2009) iktidarı DSP ile paylaşacak olması ve cumhuriyet tarihindeki en yüksek kadın parlamenter sayısına ulaşılmış olmasının medyada yankı bulması Kadınlar açısından birçok ilkin yaşandığı bu seçimde daha önce hiç kadın milletvekili çıkarmayan illerde kadınlar seçilirken, Fazilet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin temsil ettiği milliyetçi muhafazakâr gelenekten ilk kez parlamentoya kadın aday giriyor. Mayıs 1999 Sayı 50, syf: 4 (24 Kadın) üzerine Pazartesi’nin durumu şu sözlerle özetlediğini görüyoruz; ”Parlamentoda artık MHP ve DSP milliyetçiliğinin ağır basacağı belli oldu.”, “Seçimin galibi milliyetçilik, milliyetçiliğin hedefi savaş, baskı, muhafazakârlık“, “kadınları köleleştirmek isteyen milliyetçilik ve muhafazakârlık Türkiye’ye hâkim kılınmak isteniyor. Buna seyirci kalamayız” Pazartesi, Mayıs 1999, Sayı 50: Merhaba Yazısı, Ayşe Düzkan. Pazartesi Dergisi’nin önemle ve özellikle desteklediği Teorik düzeyde kota ve temsil konusunda tartışmalar da mevcut ancak genel olarak Pazartesi meclis’te kadın milletvekili olmasını önemseniyor. kadınların milletvekili olması konusunu Nesrin Tura 1999 seçim sonuçları açısından değerlendirir ve yazısında kadınların erkeklere oranı bakımından değerlendirildiğinde 1935 parlamentosunun yüzde 4,6 ile 1999 parlamentosunun ilerisinde olduğunu, çünkü 1999’da bu oranın yüzde 4,36 olduğunu belirtir. Bu bakımdan tarihi bir başarı yakalanmasa da bir önceki parlamento dönemindeki 2,4 oranının yükselmiş olmasını önemli bulur. Pazartesi, Mayıs 1999, Sayı 50, syf: 4 Ancak kadınların sayısının artmasının kadın politikalarında olumlu sonuçlarını göremeyince Pazartesi dergisi bu durumu eleştirir. Kadınların beklediği nicel değil, nitel değişiklikler olduğundan değerlendirmelerde bunlara vurgu yapmadan geçmezler. Pazartesi, 2000’li yıllara gelindiğinde ve sonrasında o dönemin önemli gündemlerinden olan ölüm oruçlarına ve cezaevi operasyonlarına, F tipi hapishane tartışmalarına yer verir her fırsatta. F Tiplerine karşı çıkar; insanlık dışı bir sistemin Türkiye’ye ithal edilmesini, ölüm oruçları konusunda devletin çözüm üretmemesini ve kendi politikasını dayatan tutumunu eleştirir, bu konuda sıklıkla röportaj ve haberlere yer verir Heinrich Böll Vakfı öncesinde o sene desteğini yarıya indirerek bir sene daha devam ettireceğini bildirmişken, bu sayıdan sonra 6 ay daha devam ettireceğini bildirir. Pazartesi, Temmuz 2000, Sayı 64; Eylül 2000, Sayı 66 ; Ocak 2001, Sayı: 70; Şubat 2001, Sayı:71, Ocak 2002, Sayı: 81 vb.. Bu süreçte dergi için önemli bir şey yaşanır; “Hayata Dönüş Operasyonu”nun ardından Ocak 2001 Hayata Dönüş Operasyonu 19 Aralık 2000; Pazartesi, Ocak 2001, Sayı 70’de yaptıkları sayıda kapakta yanmış kadın bir mahkûmun fotoğrafına yer verirler. Aynı sayıda derginin adının üzerine mahkumlarla dayanışma anlamında kırmızı bant çekilir. Ayrıca o sayıda yaşananlara paralel olan bir tarihten, Ulrike Meinhof’tan bahsederler. Bu durum maddi kaynak sağladıkları Heinrich Böll vakfı tarafından çok olumsuz karşılanır ve vakıf dergiden desteğini beklenenden erken çekeceğini bildirir. Düzkan Görüşme (02.05.2009); Pazartesi, Şubat 2001, Sayı 71; Düzkan, Ayşe (2005) “Pazartesi Dergisi Deneyimi-2000 Sonrası”, Özgürlüğü Ararken- Kadın Hareketinde Mücadele Deneyimleri içerisinde, Amargi, İstanbul Bunun üzerine dergi bir sonraki “Merhaba” yazılarında Avrupa Demokrasisini eleştiren bir yazı yazar. Pazartesi Medeni Kanun ve Türk Ceza Kanunu değişmesi gerektiği üzerine de çok söylem üretmiş bir dergi olarak bu kanunların mecliste tartışıldığı dönemler bu değişim sürecini hep gündeminde tutar ve gelişmeleri takip eder. Kadınlar lehine kamuoyu oluşturup, diğer kadın örgütleri ile beraber çalışma yürüterek meclise baskı yapar. Medeni Kanun değişikliği için 1997 başlattıkları süreç 2001 yılının son aylarında tamamlanır. Bunu “Baş Düşman Hala Ayakta ama Medeni Kanun Değişti” Pazartesi, Aralık 2001, sayı: 81 diyerek manşetten verirler. Kadın Örgütleri ile beraber Türk Ceza Kanunu’nun değişmesi için de kampanyalar yürütürler. Kadınların aleyhine olan birçok maddeyi deşifre ederek kadınlar lehine maddeler çıkmasına, bu konuları haber yaparak katkı sağlar. Türkiye’de feminist hareket sol içerisinden çıktığı için solla bağlantıları sürer yayında kaldığı süre boyunca. Muhalefette yan yana dursalar da Pazartesi feminist hareketin bağımsızlığından yana olduğundan sola mesafeli de durur. Ancak derginin ilk döneminin ortalarında dergideki kadınların Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nde örgütlenmiş olduklarını da çeşitli kaynaklardan öğrenmek mümkün. Atakul, Satı, A.g.e, Amargi “Özgürlüğü Ararken”, Düzkan Görüşme (02.05.2009) Bu durum dergideki kopuşu tetikleyen süreçlerden biri olduğu için kısaca değinelim. 21 Ocak 1996’da Ankara’da kurulan ÖDP, kurulma aşamasında feministlere çağrı yapar ve bu çağrıya Pazartesi dergisindeki feministlerden olumlu yanıt alır. Dergide yer alan kadınlardan hepsi değil ama önemli bir kısmı bireysel olarak ÖDP’ de örgütlenmeyi tercih ederler. Pazartesi’nin günlük yazılarını yazan, tartışmaları yapan asıl çekirdek kadrosu ÖDP’ de kimi muhalefet ekibinde, kimiyse MYK üyesi olarak partide yer alır  Bunlar arasında Gülnur Acar Savran, Ayşe Düzkan, Filiz Koçali’yi sayabiliriz. Ben kendi adıma feministlerin etkisiyle ÖDP’nin ilk seçim sloganının “İlk Aşklar Unutulmaz” olduğunu düşünüyorum ve bir de “İnadına Aşk, İnadına Devrim ve Sosyalizm” ; son dönem seçim sloganı ise “Öfkeniz ÖDP’de umut olsun” Koçali, Filiz (2005) “Pazartesi Dergisi: 1995-2000 Dönemi”, Özgürlüğü Ararken- Kadın Hareketinde Mücadele Deneyimleri içersinde, Amargi, İstanbul. ÖDP’nin birleşik parti modelinin kadın hareketini örgütlü kılacağı ve muhalefetin iyiye gideceği düşüncesi hâkimdir, ancak böyle olmaz. Ayşe Düzkan ÖDP’nin o dönemde kadın hareketinin emeğini boşa harcadığını düşünüyor. Enerjilerini Parti ile Pazartesi arasında bölen kadınlar dergiyi o dönemde ihmal etmeye başlıyorlar. Düzkan’a göre ÖDP’nin Türkiye’de sosyalizmi likitide ettiğine dair söylemler, feminizm açısından da doğru. Düzkan, Ayşe (2005) “Pazartesi Dergisi Deneyimi-2000 Sonrası”, Özgürlüğü Ararken- Kadın Hareketinde Mücadele Deneyimleri içerisinde, Amargi, İstanbul Pazartesi Dergisi yazarlarından ve ÖDP’de öne çıkan, daha sonra Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkanlığı da yapacak olan Filiz Koçali ise ÖDP deneyiminin dergiyi olumsuz etkilediğine hak verse de ÖDP’deki kimi politik tartışmaların genel politikayla feminizmin bağlantısını kurma noktasında dergiyi, derginin de ÖDP’yi beslediğini düşünüyor. Koçali, Filiz (2005) “Pazartesi Dergisi: 1995-2000 Dönemi”, Özgürlüğü Ararken- Kadın Hareketinde Mücadele Deneyimleri içerisinde, Amargi, İstanbul İlerleyen dönemde kadınlar ÖDP’den ayrılırlar. Sonraki yıllarda, Şubat 2000’de dergiden ayrılan Filiz Koçali’nin, SDP genel başkanlığına seçilmesi ile derginin “Sol Kadına ne vaat ediyor?” başlıklı üç sayı süren dosyası aynı döneme denk düşer. Pazartesi, Mayıs 2004, sayı: 90; Haziran 2004, sayı: 91; Temmuz 2004, sayı: 92 III. BÖLÜM: PAZARTESİ DERGİSİ VE FEMİNİZM Türkiye’de feminizmin bir düşünce sistemi olarak siyasal yaşamımıza girmesi 1980’lerde olmuştur. Bundan öncesinde de kadın hareketleri mevcuttur, ancak erkek egemenliğinin kadın emeği üzerinde bir sömürü sistemi olarak tanımlanması ve “patriyarka”nın siyasal literatüre girmesi bu döneme denk düşer diyebiliriz. Birinci dalga feminizmin ülkemiz sınırlarına geç girmesi gibi partiyarkanın ekonomi-politiğinin analiz edildiği ikinci dalga feminizmin de bu coğrafyada kol gezmesi 10 yıllık bir gecikme ile olmuştur Neves, Pûşper (2006) “3 Dalga ile Feminizm Tarihi” Kara Kızıl Notlar Dergisi, Temmuz-Ağusto-Eylül 2006 Sayısı http://www.anarsistkomunizm.org/kkn/index.php?option=com_content&task=view&id=104&Itemid=38 (en son erişim tarihi: 14.05.2009). 1980’lerde kadınlar ikinci dalga feminizmin yoğun etkisi ile “özel olan/alan politiktir” sloganı eşliğinde yaşamlarının sorgulamasına girişmiş, dayağa karşı yürümüş, kendilerini aşağılayan yasalara karşı kampanyalar yürütmüşlerdir. Eylemleri ve çalışmalarıyla kadın sorunu konusunda belli bir ivme kat ettikten sonra ise bu başarıları daha somut hale getirmek adına 90’larda kurumsallaşma yoluna gidilmiştir Bora, Aksu; Günal, Asena “90’larda Türkiye’de Feminizm” İletişim:2002. Pazartesi, daha önce de belirtildiği gibi 80’lerin yoğun eylem atmosferinden çok, feminizm açısından durgunluğun hâkim olduğu, toplumsal muhalefetin gerilediği bir dönemde, kadınların yaşadığı sorunların yeniden yüksek sesle dile getirilmesini ve hayatta kadınlar lehine bir değişim yaratmanın olanaklarını zorlamak, bulmak ve yaratmak adına birbirini daha önceden tanıyan feminist kadınların bir araya gelmesi ile kurulmuştur. Pazartesi dergisini yayın çizgisinin evirilişi bakımından değerlendirdiğimizde ilk yıllarında ikinci dalga feminizmin etkilerinin yoğunlukta olduğunu görüyoruz. Bu dönemde kadın emeğinin görünmezliği, ancak bu emekten kapitalizmin karşılıksız olarak faydalanıyor oluşu, kadınların özel alana sıkıştırılarak kamusal alandan dışlanması, kamusal alana çıkabilmiş kadınların karşılaştığı zorluklar, iş yaşamında ve toplumsal yaşamda özgürleşmenin temellerinin nasıl atılabileceği haberler, makaleler ve denemeler yoluyla dile getiriliyor. Dergi birçok sayfasını okur mektuplarına ayırarak kadınların özel alanlarına ait deneyimlerini  Bu özel alana ayrılmış bölümlerden en radikal olanı kadınların cinsel fantezilerini, deneyimlerini yazdıkları “Ayıp Köşe”dir. Derginin 25. sayısı “Ayıp Köşe”de yazılanların pornografik bulunması üzerine toplatılmıştır dergi sayfalarından paylaşarak ataerkinin kendi üzerlerinde yarattığı ezici, bağımlılaştırıcı etkilerini dışa vurmalarını ve aynı zamanda yazılan deneyimler yoluyla kendi bedenleri ve yaşamları üzerindeki farklılıkları arttırmalarına olanak sağlıyor. Evlilik, aile, annelik gibi kurumların sorgulaması; namus, aşk, nefret cinayetleri; taciz ve tecavüz ve kadınların uğradığı şiddet haberleri her zaman gündem ve tartışma konuları arasında yer alıyor. Dergi 1997 Eylül ayında kapak tartışma konusunu yerli feminizmin mümkünlüğü üzerine oluyor. Bu ve bunun devamında artık üçüncü dalga feminizmin etkilerinin dergide daha net bir şekilde görülmeye başlandığını söyleyebiliriz. Müslüman kadınlar, kürt kadınlar, lezbiyen kadınlar, gecekondudaki kadınlar vb. kendi farklılıkları ve özgül durumları etrafında değerlendiriliyor. Dergide feminizm ve oryantalizm ekseninde tartışmalar olduğunu da görebiliyoruz. Pazartesi, 1998, Sayı: 37-40 1999 yılının sonlarına doğru Pazartesi, 1999, Sayı: 54-56 Ayşe Düzkan ve Gülnur Savran’ın patriyarka ve kapitalizme ilişkisine farklı baktıklarından ötürü bir polemik gündeme geliyor. Ayşe Düzkan’ın temsil ettiği maddeci radikal feminizm (Ayşe Düzkan kendisini devrimci feminist ya da Delphy’ci olarak da tanımlıyor) ve Gülnur Savran’ın temsil ettiği sosyalist feminist iki akımın dergideki varlığı bu noktada çakışıyor. Her ikisi de maddeci olmakla birlikte Ayşe Düzkan’ın patriyarka ve kapitalizmin ayrı ayrı sistemler olup, aralarındaki ilişkinin zaman zaman iç içe geçse de zaman zaman çeliştiği ve patriyarkanın kapitalizmin sömürü ilişkilerini çözerek çözülemeyeceğ fikri ile Gülnur Savran’ın patriyarkanın tarihsel olarak kapitalizme eklemlenmiş, iç içe geçmiş iki sistem olduğu; kadınları aynı özelliklerle ezen bir sistemin var olmadığı, kapitalizmin çözülmesinin sömürü ilişkilerini çözeceği fikri bu sayılarda karşı karşıya geliyor. Şubat 2000’de Gülnur Savran, Filiz Koçali, Nesrin Tura ve Filiz Kerestecioğlu “güven” ilişkisini kaybettiklerini açıklayarak Pazartesi’den ayrılıyorlar  Daha fazla bilgi için bakınız: Atakul, Satı a.g.e (2002), Düzkan, Ayşe A.g.e (2005) . Bu da ilk dönemin bitişi oluyor. Ayrılık sonrasında Ayşe Düzkan’ın etkisiyle dergide daha çok radikal feminizmin etkisi yoğunluk kazanıyor. Dergi ilk döneminde belirlediği hedef kitlesinde ikinci ve üçüncü döneminde bir daraltma yaratıyor. İlk döneminde kadınların gündemini feminist açıdan aktarmaya çalışan dergi; ikinci ve üçüncü döneminde feminist bakış açısını ve feminist gündemi yansıtmaya ve tanıtmaya çalışıyor Pazartesi, Mart 2000, Sayı 60. Deneyim aktarımları azalıyor ve İkinci ve üçüncü dönemde çok daha fazla teorik yazılara yer veriliyor. Üçüncü dönemde haber yoğunluğu daha az. 2006 yılından sonra dergi dosya seçkiler  Sırasıyla yayınlanan dosyalar; aşk, cinsellik,annelik, beden, emek, din halinde basılırken, haberler web sitesinde yayınlanıyor. Yabancı dergi ve kitaplardan teorik yazılar daha çok çevrilerek, derleniyor. Kampanyalara, mitinglere Pazartesi imzası ile katıldıkları “Merhaba” yazılarında belirtiliyor. Dergi ilk iki senesinde hedef kitle olarak belirlediği kentli çalışan kadınlara ulaşmak anlamında büyük başarı göstermiş, kısa sürede kadınlar tarafından bilinen bir yayın olabilmiştir. Filiz Koçali’nin dergi üzerine yaptığı röportajlardan da bilinmektedir ki dergi 24. sayısına geldiğinde dergiye bir şekilde yazı yazmış 500 kadar kadın olmuştur. Koçali, Filiz (2002) “Kadınlara Mahsus Gazete Pazartesi”, 90’larda Türkiye’de Feminizm içerisinde, İletişim Yayınları; Koçali, Filiz (2005) “Pazartesi Dergisi: 1995-2000 Dönemi”, Özgürlüğü Ararken: Kadın Hareketinde Mücadele Deneyimleri içerisinde, Amargi Yayınları; Atakul, Satı, a.g.e Filiz Koçali Görüşme Derginin 12 yıllık yayın hayatını düşündüğümüzde bu sayı katlanarak çoğalmasa bile arttığı kuşkusuzdur. Satı Atakul tezinde derginin yayın politikası ile ilgili değişim için şu aktarımı yapıyor; “Hümayun Ebrişim, dergideki bu değişiklik için “sıradan kadınların sözlerini oluşturmaları için yeterince sabrın gösterilmediğini”, hareket içindeki bilgi birikimi ve eğitimi fazla olan kadınların bu özellikleri ile dergiyi sekteye uğrattığını, bu durumun hareket ile sıradan kadınlar arasında derin mesafeler yarattığını söylemiştir.” Atakul, Satı A.g.e syf: 125 SOMUT TALEPLER Pazartesi’nin yayın hayatı boyunca Türkiye’nin politik gündemine göre öne çıkan ya da gerileyen kadınlara yönelik somut taleplerine de yer vermek gerekirse halen güncelliğini koruyan bu talepler şöyle sıralanabilir Pazartesi, Mart 1999, Sayı 48; —Sağlık-eğitim gibi hizmetlerin özelleşmesinin durdurulması; Bu hizmetlerin özelleştirilmesi dolayısıyla paralı hale getirilmesi eğitim ve sağlık ihtiyacının aile içinde yapılmasına neden olacağından kadının yükünü arttıracağını, özelleştirmeler dolayısıyla ilk işten çıkartılanlar kadınlar olacağını belirtiyorlar. —Güneydoğu’daki savaş mağduru kadınlara yönelik bağımsız kadın örgütlerinin çalışmaları finanse edilmesi. —Kadınların giyimleri ile ilgili devlet belirlemesi yahut aile baskısının önlenmesi. —Uluslar arası anlaşmaların uygulanması. —Kadınları koruyan yasaların uygulanmasında kolluk kuvvetlerinin eğitilmesi. —Devletin çocuklar için parasız bakım sağlayan, 24 saat hizmet veren kreşler ve yuvalar kurması, —Kadın ve erkekler için çalışma sürelerinin kısaltılması; Bunun kadınların yarım günlük işlere mahkum olmasını engellerken ev içinde eşit iş paylaşımına imkan yaratacağını dile getiriyorlar. —Kadınların siyasette temsilini sağlamak için bütün siyasal partilerde en az yüzde 30 kadın kotası zorunluluğu. —Doğum izinlerinin arttırılması. —Her mahallede kadınların kamusal alanda yer almalarını sağlayacak becerilerin de öğretildiği, mahalleli kadınların yönetim ve denetiminde, belediyenin finanse edeceği kadın merkezleri, —Bağımsız kadın kuruluşlarının yönetiminde, belediyenin finanse edeceği, adresi gizli kadın sığınma evleri. Her mahallede bu merkezi sığınma evlerinin irtibat büroları. —Her şehirde kadınlara hukuki, psikolojik, tıbbi danışmanlık hizmeti verecek, belediyenin finanse edeceği kadın danışma evleri, —Gecenin her saatinde ışıklandırılmış caddeler ve sokaklar Genel olarak toparlayacak olursak, dergide hâkim olan iki feminist akım da kadının evdeki emeğinin bir değer yarattığını belirterek kadınların sömürülüyor oluşlarını dikkat çekiyor. Kadınların bu kullanım değerini yaratmak adına özellikle cahil, yoksul, güçsüz bırakılarak eve kapatıldıklarını dile getiriyorlar. Töreler, geleneklerle bu durumun güçlendirildiğini her fırsatta dillendiriyorlar. Dergi toplumsal cinsiyet rollerindeki haksız, eşitliksiz, kadının var oluşunu sınırlayan özellikleri ilk yıllarda yalnızca kadınlık hikâyelerini anlatarak görünür kılarken zamanla teorik yazılara da yer vermeye başlıyor. Ev işi, annelik, evlilik, aile gibi kurumların örgütlenişinde kadının sömürülmesini dile getiriyor. Uzun yıllar orta sayfayı bu konuların kadınların kendi deneyimleri üzerinden tartışmasına ayırıyor. Kadınlık hallerinin benzerliğini vurgulayarak bir kız kardeşlik kurmaya çalışılıyor. Kadınların kendi bedenleri üzerinde hak sahibi olmadan ataerkil düzeni yıkamayacaklarını vurgulayarak aşk, cinsellik, bekâret, doğum kontrolü gibi konular tartıştırıyorlar. Erkek egemenliğine karşı mücadele araçlarına sahip olmak adına kamusal alana çıkmanın şart olduğunu, mecliste temsilin önemli oluşunu, güçlenmek adına örgütlü hareket etmenin önemini vurguluyorlar. Feminizmin bir gelecek günün politikası değil gündelik yaşamın politikası olduğunu, yaşam alışkanlıklarının değiştirilmesi gereğinin özellikle altını çiziyorlar. DEĞERLENDİRME Pazartesi, yayına başladığı günden beri Türkiye’de feminizmin yaygınlaşmasını hedefleyen ve bunun için söz ve düşünce üreten bir yayın. Çeviriler yaparak, tartışmalar açarak, denemeler yazarak, mektuplar yayınlayarak kadınların patriyarkal ve kapitalist sistem içinde ezilişlerini dile getirmiş ve bunu yalnızca yazın yoluyla değil, eylemler, kampanyalar da örgütleyerek de yapmış, böylece kadın hareketine bir ivme kazandırmıştır. Dergi yayın politikasında her dönem kadına yönelik şiddete dikkat çekerek, kadınlar üzerinde sosyal baskıyı gözler önüne sererek, devlete karşı kadınların durumunu iyileştirme yolunda bir baskı unsuru olmuştur. Derginin bu yayın politikası aynı zamanda büyük medya gruplarını da etkilemiş ve zamanla namus, aşk, kıskançlık cinayetleri üçüncü sayfa haberleri olmaktan bir nebze çıkarak daha fazla görünür kılınabilmiştir. Böyle bir derginin varlığının kadınlara kendileri hakkında konuşabilme olanağı yaratması, kadınları bağımlılaştıran ve görünmez kılan politikaların deşifre edilmesi açısından da çok önemli olmuştur. Satı Atakul’un; “feministlerin kendileri dışındaki kadınlara politik söz üretmek ve onlara ulaşmak için bir kanal olarak popüler bir yayın oluşturma fikri ve çabası, her ne kadar sonuca istendiği ölçüde ulaşılamamış olsa da, başlı başına öenmli bir deneyimdir” analizine ek olarak günümüzde de kadınlar için Pazartesi’nin ilk dönemini yansıtan çizgide bir derginin çıkması yararlı olacaktır demek yanlış olmaz. Pazartesi, feminist tartışmaları bünyesinde var ederek, teorik yazıları, ve kadın tarihini sayfalarına ekleyerek feminist literatürün oluşmasına katkı sağlamış, feminizmin gelişmesinde çok önemli bir mihenk taşı olmuştur. 12 yıllık yayın hayatında dergiye emeği geçen yüzlerce kadın olmuştur ve bunların büyük birçoğu şu anda yaptığı kadın çalışmaları ve feminist incelemelerle Türkiye’de önemli bir bilgi birikimini temsil etmektedirler. Birçok kadını yazmaya, üretmeye heveslendirmesi; yazı yazmanın sadece akademisyenlere özgü bir iş olmadığının somut örneklerini barındırması da anılmadan geçilmeyecek bir durumdur. Nevin Cerav’ın hikayesi bunun en güzel örneklerinden biridir. Pazartesi üzerine çalışma yapmak çok keyifli ve zihin açıcı bir süreç olsa da çalışmanın yazıya geçirilmesi aşaması zor bir süreçti. Dergi kendi içerisinde önemli bir dönüm noktası yaşadığı halde Şubat 2000’de yaşanan ayrılığa ve onun öncesindeki tartışmalara yeterince yer verilemedi. Dergi çok zengin bir içeriğe sahip olduğundan çalışmanın kapsamına sığdırılamamış birçok konu oldu. Çok çeşitli açılardan analiz edilebilecek bu dergi, üzerine tekrar tekrar düşünmeyi bekliyen güzel bir kaynak. Satı Atakul’un tezinde belirttiği gibi feminist habercilik anlayışı, kadın mizahı, Türkiye’nin genel politik gündemine ilişkin kadın sözünün oluşturulması, dönemin feminist gündem tartışmaları, kadın dergilerinin yayıncılık anlayışına karşı alternatif biçimler oluşturma çabası ve bu doğrultuda geliştirdiği görüntü politikası, Ayıp Köşe, popüler kültür ürünleri eleştirisi, sağlık-beslenme-diyet yazıları, orta sayfa gibi bölümlerin incelenmesi ilk elde söylenebilecek ilginç konulardır.. KAYNAKLAR Kadınlara Mahsus Gazete Pazartesi Dergisi 1995-2005 Kadınlara Mahsus Gazete Pazartesi Dergisi Resmi Web Sitesi www.pazartesidergisi.com Atakul, Satı (2002) “Popüler Feminist Bir Yayın Deneyimi: Kadınlara Mahsus Gazete Pazartesi” Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara Bora, Aksu Günal, Asena (2002) “90’larda Türkiye’de Feminizm” İletişim Yayınları, İstanbul Özgürlüğü Ararken: Kadın Hareketinde Mücadele Deneyimleri. Amargi, 2005 Uçan Haber İngilizce Özel Sayısı (Mart 2000) “Pazartesi, A Popular Journal” Ercan, Seda (2000) “Oldu Şimdi Pazar-tesi” Aktüel Dergi, Sayı 448 Saner, Oya Özden (2005),”Pazartesi ‘dalya’ dedi” Uçan Haber, Ankara http://www.ucansupurge.org/index.php?option=com_content&task=view&id=1676&Itemid=77 Çakır, Aslı (2005) “100’üncü Pazartesi”, Milliyet Gazetesi http://www.milliyet.com.tr/2005/03/28/cumartesi/cum02.html Özcan, Nazan (2006) “Pazartesi yayına devam ediyor…” Radikal Gazetesi http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=5494 Uçan Süpürge Haber Merkezi (2007) “Pazartesi’den Emek Dosyası” http://www.ucansupurge.org/index.php?option=com_content&task=view&id=3627&Itemid=77 Uçan Süpürge Haber Merkezi (2006) “Aşkın Kanununu Yazsak Yeniden!” http://www.ucansupurge.org/index.php?option=com_content&task=view&id=3037&Itemid=77 “Pazartesi-Kadınlara Mahsus Gazete” ODTÜ Kitap Topluluğu Pazartesi Dergisi Söyleşisi (2006) http://www.uniaktivite.net/aktiviteler/3736/pazartesi_dergisi_soylesisi Demir, Beyhan (2004) “Pazartesi’nin hikayesi benim de hikayem!” BİA Haber Merkezi, İstanbul http://bianet.org/kadin/saglik/42367-pazartesinin-hikayesi-benim-de-hikayem Anka Haber Ajansı (2006) “Feminist ‘Pazartesi’ Kapanıyor” http://www.milliyet.com.tr/2006/01/16/guncel/gun13.html Balta, Ecehan-Benlisoy,Stefo (2009) “Sistem, Feminizmi Yedeğine Alıyor: Sosyalist Feminist Kollektif’le Söyleşi” Mesele Dergisi Sayı 27 TC Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (2003) “BM CEDAW Komitesine sunulmak üzere hazırlanan: Dördüncü ve Beşinci Birleştirilmiş Türkiye Raporu”, Ankara Çakır, Serpil “Türkiye’de Kadın Kurtuluş Hareketi” http://www.jmo.org.tr/resimler/ekler/f73c265c3fda8f1_ek.pdf?dergi=HABER%20B%C3%9CLTEN%C4%B0 Başlı, Şeyda (1998) “Feminist Kimliğin Yapılandırılışı: Pazartesi Örneği” www.sosyolojiogrencileri.org/images/cust_files/080212180210.doc Ayşe Düzkan Görüşme, 02.05.2009 PAGE 27